RESSAM Mehmet Engül, 1960 Elazığ Karakoçan doğumlu bir gakkoş. Çayda çıranın yandığı, yanık türküler diyarının renkli ozanı. Alaturka ve alafranga müziğin birleşmesinden yani halk türküleriyle saray müziğinin bir sentezi Elazığ. Klarnetin en hazin sesini dinleyerek büyüyen Mehmet Engül, kalbinde türküleri demleyerek, motiflerle, o ezgilerle renkleri arkadaş yapmayı becerebilmiş bir sanatçıdır. Siz Harput deyin Mehmet Engül size bir Harput kurgulasın, Fırat derseniz acının ve kederin, ayrılığın ve ölümün en yalın yüzünü gösterecektir size. O kültürün içerisine kendi yazgısını, renklerini, duygularını ve kurgularını katarak emsalsiz tablolar meydanına ineceksiniz o an. Aşkın avlusunda gezinen bir aşık görürseniz o Mehmet Engül’dür. Kuş sesleriyle, güneşin sesini içine alan, kurgusu yüksek, özgün ve özgür eserlerin yasemin kokularıyla esrik bir kalbin divanında kutsandığına tanık olacaksınız.
Mehmet Engül eserlerinde yapaylık yok, yalnızlık yok, ayrışma yok. Ne var derseniz; aşk var derim, ses var, renk var, doyumsuz öyküler var, yaşanmışlıklar var. Çiçeklerin havayı kokladığı bir gülistan var. İçine dadanan Elazığ türkülerinin, kalbimizi kıpırdatan bir klarnet sesinin meltemi var, ışığı var, hatta matemi var diyebiliriz.
Eserlerindeki duruluk, anılarından süzülen doğallık ve natürellikten gelir. Mehmet Engül resminde kirlenmiş kentler, kirletilmiş kırlar, nehirler, denizler göremezsiniz. Sanatçı hayata yalvaran fırça darbeleriyle yön verir. Aşkın da bir canının olduğunu öğretir size. Renklerini özel kullanır. Ben onun resimlerini izlediğim zaman içimdeki ses dağılır, berrak bir dünyaya dünyanın ortasında kalırım.
Mehmet Engül renkleri, hakikatin ve dostluğun dilini konuşur. Kentler sevimli, kırlar sakin ve renkli mevsimlerin alnına vurulmuş fırça darbeleridir. Turnalı bir gökyüzünün muhteşem lirizmine gönül koymuş bir ozanıdır Mehmet Engül. İstanbul resimleri daha naif, daha soft, daha meltemli bir kurgudur. İstanbul'a bedelini ödemiş bir vefa çocuğudur. Tüm semtlerini dolaşır İstanbul'un, temaşasına göz kırpar. Tarihine boyun eğip dergahında hu çeken derviş bir ressamdır.
Güneşin püskürttüğü renkler seyrindeyken, tuvalinin başında fırçasının ucundaki kalbiyle hayata terapi ve tedavi sunar.
Mehmet Engül yıllarını sanata adamış, yıkık bir dünyadan hayatı onarmış, mutlu ve güler yüzlü resimlerle yaşama keyfini aşk düzeyine çekmiş bir İstanbul ressamıdır.
Gaziosmanpaşa'da daha sonra Sarıyerdeki atölyesine önce kuşlar uğrar sonra renkler. Enfes İstanbul peyzajları, tuvallerindeki İstanbul kesitleri bir saygı yağmuru gibi kentin üzerine yağar. İstanbul natürel ve sevdanın avlusundaki kuş sesleriyle onun hafızasına, sonra tuvaline takılır. Doyumsuz tatlar senfonisinde kalırsınız. İşte Kız Kulesi, işte Sarayburnu, işte Galata, işte Ortaköy, Sirkeci, Sarıyer, İstinye, Yeni Cami, Süleymaniye vs gezer durursunuz Mehmet Engül hayalindeki bu mekanlarda. Usta tutkun olduğu İstanbul'a belki de bir borç ödüyor, bir vefa seremonisinden geçiyor. Onu Mehmet Engül yapan bu ulu şehre hep gözü gibi bakıyor.
Loading....